Siyasi iktidarın düzenlediği bir tören yâda hizmet açılışına herhangi bir savcının, valinin, Rektörün yâda üniformalı bir askerin bulunduğunu. Hadi valileri iktidarlar atıyor hacı emmi hatırın kırılmasın babından bazen önemli açılışlara katılırlardı. Genelde bu törenlere vali yardımcılarını gönderirlerdi. Askeri rütbeli bir komutanımız kesinlikle bu törenlerde bulunmazdı.
Hâlbuki bu makamlarda oturanlar bizim çocuklarımız yâda akrabalarımızdı. Sanki uzaydan gelmiş gibi halkın içine girmezler, halka tepeden bakarlar, halkın seçtiği insanları tanımazlar. Şimdi bakıyorum bu saydıklarımın tamamı hele Aksaray da başta valimiz olmak üzere nispet yaparcasına bir aradalar ve birlik gösterisi içinde halkın içindeler, bundan daha güzel bir durum olabilir mi?
Konya’da Sayın Başbakanı dinledim, “şehirlere kurmak istedikleri hastane düzenini yargı engelinden dolayı beş yıldır bir türlü hayata geçiremedik” dedi. Bu ne kadar üzücü biliyormusunuz, milletin seçtiği insanlar halkına hizmet götüremiyor atanmışların engelleri ile karşı karşıyalar.
Bu uyumsuzluktan kimler fayda görüp, kimlerin zarar gördüğünü bilmeyen var mı? Ülkede çalışan 657 tabi devlet memurları vardır, formalısı formasızı 657 tabi devlet memurudur ve maaşlarını da bu unvandan alır. Ama gelin görün ki, bu sınıfa 4 ayrı memur kesimi girmez, onlar farklı memurdurlar. Kimler mi Askeri üniformalılar, Yargı mensupları, Üniversite rektörleri, mülkiyeliler yani vali ve kaymakamlar. Milletin vergileri ile maaş alırlar ama millete verilecek hizmetlerin içinde olmazlar.
Bu dört sınıf bu ülkenin insanı değillermiş gibi kendilerini ayrı bir sınıftan saydıkları için herkese tepeden bakar. Anayasada herkesin farklı görevleri vardır. Farklı görevlerinin olması halktan kopup ayrı bir dünyanın insanı gibi davranmayı emretmiyor. Asker çok farklı sivil insanlarla muhatap olmazlar ve onların içine karışmazlar. Yukarıya doğru baktığınızda Anayasa gereği seçilmişlerin arkasında olmaları gerekirken onlarla yan yana olmayı istemezler. Hatta onları tanımazlar ve ülkenin bekçisi koruyucusu olarak sadece kendilerini görürler. Kendilerine son derece itaat ve saygı beklerler, görmezlerse zorla gösterirler.
Üniversitelerimizde bundan farklı değildi, askeri kışla gibi kampusa duvar çeker kalka kapatırlardı. Yargıçlar ise elit tabakanın dışında hiç kimse ile görüşmezler ve samimi olmazlar. Mülkiyelilere zaten hiç yaklaşamazsınız, böyle bir düzen ve sistem içinde yaşadık. Hatta ihtilal, muhtıra ve 28 Şubat sürecinde korku ile yaşadık. Kimden korkuyorduk, kendi çocuklarımız ve devletimizin memurlarından.
Benim bir okul arkadaşım vardı savcı oldu şimdi çok yüksek yerde yargıç. Aramızdan su sızmayan bu arkadaş bu mesleğe yükselince bizden uzaklaştı, yemin ediyorum gördüğünde selam vermekten korkar vaziyette idi. Ne bu kardeşim despotluk, benim muhafazakâr olmamadan korkup zarar görmeyeyim diye bizden kaçtığını adım gibi biliyorum.
Düne kadar şehitliği kimseye vermediğimiz kışlalarımızda din yasaklandı ve hatta sen irticacısın diye birçok subay ve astsubay ordudan atıldı. Hâlbuki şehitlik kuranın ve şeriatın verdiği bir rütbe, bunu kabul eden insanlar kendisi ile çelişkiye düşmüştü. Şimdi kışlalarda ve harp okullarında Kuranda serbest Peygamberimizin hayatı da ne oldu okullara kuran girince düzen mi değişti, şeriat mı geldi? Hiçbir şey olmadı hem de çok iyi oldu çocuklarımız dinini diyanetini öğreniyor.
Şimdi bakıyorum hükümetin yâda bir Belediyenin açılışında Başbakanı, Başkanı, ordunun en üst temsilcisi, yargıçlar, Rektörler, Valiler, kaymakamlar ve emniyet müdürleri yan yana ülke hizmetleri için bir araya geliyorlar. Allah aşkına ne var bu güzellikte kime ne zararı var da bizim çocuklarımızı bizden kopardınız. Şimdi bir araya gelince kıyamet mi kopuyor. İnsanlarla iç içe olunca insanlar anayasal haklarını kötüye mi kullanıyor. Yada hakimler karar verirken yasalarımı uygulamıyor? Asker halkın içine girince halkımız onlara saygısızlık mı yapıyorlar?
Şuanda ki durumdan son derece memnunuz, şahsen ben hiç rahatsız değilim. Aksine her meslek gurubunun birbirini kucaklaması kadar güzel bir şey var mı? Herkes haddini bilir Anayasanın tanıdığı çizgisinden çıkmadığı sürece her şey güllük gülistanlıktır. Aksine halkın içinde olmak ve onlara değer vermek, onların daha çok sevilmelerine vesile olduğu gibi, ülke içinde birlikte harekette bir birlik oluşturulmuş olur. Atanmışlar ayrı bir devlet gibi yaşaması yerine devletimizin seçilmişleri ile barışık yaşamaları kadar güzel bir şey yoktur. Bundan kim zarar görüyordu, devletimiz ve halkımız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.