Örf ve adetlerimize uymayan filim ve programları pek seyretmem. Ama gayri ihtiyari dün başkalarının seyrettiği evlilik programını zorunlu olarak biraz izledim. Bir bayan gelen damat adaylarını beğenmiyormuş, kendine uygun görmüyormuş. Diğer adaylardan çoğunluğu bu bayanı eleştiriyor. Sonra yaşlı bir bey söz alarak, “aslında hepiniz başka gelin adaylarını bu kadar eleştirmiyorsunuz. Ben biliyorum ki, hepiniz bu bayana gizli aşıksınız. Demek eleştiriliyorsa hepiniz bu bayanı beğeniyorsunuz ama hazmedemiyorsunuz” dedi.
Ben zaman zaman yazarım eleştiri ile ilgili konuları, insan eleştirilmiyorsa boş insandır. Meyvesiz ağaçlarla kimse ilgilenmez, ama meyveli ağaçları herkes görür. Hele meyveleri göze hoş görünüyor, başkaları da beğeniyorsa ya eleştirir ya da kıskanırız.
Benimde zaman zaman not aldığım birkaç eleştiri ile ilgili sözleri sizlerle paylaşayım:
“Sen kendini biliyorsan, bil ki kendini bilmezlerin söyledikleri anlamsızdır. Unutma gereksiz eleştiri sadece gizli hayranlıktır.»
“Birine çamur atmadan önce düşün ve sakın unutma; ilk önce senin ellerin kirlenecek. »
“Aptallara göre insanlar; ırk, cinsiyet, milliyet, yaş, statü, renk, din ve dil başta olmak üzere 8'den fazla kategoriye ayrılırlar. Halbuki olay bu kadar komplike değildir. İnsanlar sadece 2’ye ayrılırlar: İyi insanlar ve kötü insanlar. » Albert Einstein
“Bizi tenkit ederek kurtaran dosttan, kaybımıza sebep olan dalkavuk çok zaman daha itibar görür. » DELAVIGNE
Bu güzel sözler aktardıktan sonra Halepli Abdurrahman Efendi fıkrası çok enteresan. Bu fıkrayı sizlerle paylaşayım herkes hissesine düşeni alarak konuyu bitirelim:
Halepli Abdürrahim Efendi uzun entarisi ile dolaşır, altına don giymezmiş.
Bir gün Halep çarşısında dolanırken şiddetli bir rüzgâr çıkmış. Entari havalanmış.
Halepli Abdürrahim Efendi'nin açıkta kalan maslahatını herkes görmüş.
Esnaf kendi arasında homurdanmış, bu uygunsuz durumu Kadı'ya kadar duyurmuşlar.
Kadı da Abdürrahim Efendi'yi adaba mugayir davranışlarından dolayı yargılamak üzere mahkemeye çağırmış.
Dava görülmeye başlamış.
Kadı kimlik tespiti yaparken sormuş:
Evli misin?'
'Evliyim. Dört karım, dört de cariyem var.'
'Kaç çocuğun var?'
'Dur hele Kadı Efendi düşüneyim?'
Halepli Abdürrahim Efendi başlamış düşünmeye, düşünürken de parmak hesabı yapmaya.
'Birinci karıdan altı çocuk.. İkinciden dört çocuk.. Üçüncüden iki kızım var ellerinden öper.'
'On iki etti.. Başka?'
'Küçük karıdan da üç çocuk. Cariye kullarından ikişer çocuk daha.'
Bizimki sadece sayı söylüyor. Hesabı Kadı yapıyor.
'On dokuz etti. Başka?'
'Başka yok Kadı efendi. Hanımlardan üçü hamile. Cariye kullarından da ikisi yüklü.'
'Yani beş çocuk daha yolda, sayende Kadı efendi.
Halep Kadısı bu ifade üzerine biraz düşünmüş.. Uzun, kır sakallarını karıştırmış.
Karşısında boynu bükük duran Abdürrahim Efendi'ye uzun uzun baktıktan sonra 'Yaz kâtip' deyip hükmün açıklamış.
'Halep’te mukim, Abdülmecit'ten olma Razıya'dan doğma Abdürrahim Efendi'nin don giymeye fırsat bulamadığından beraatine..'
Sonra kadı davacılara dönerek.
‘ Abdurrahman efendinin bunca sıkıntısına ve nüfusuna bakmak yerine bir rüzgârla açılan etek altına mı bakıp eleştirip şikayet etmeyi denediniz’ demiş.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.