AĞRI...
Abdullah Güdendede
20 Temmuz 2014 Pazar 12:26
FİZİK TEDAVİ VE GÜNCEL SAĞLIK SORUNLARI
Ne zaman anne karnına düşüp de hayata dair ilk adımlarımızı atmaya başladıysak, Allah’ın bize bahşettiği bedenin kendine has dilini de o zaman öğrenmiş oluruz. Bu bedenin kendini kontrol etmek amacıyla, bilincin desteğiyle oluşturduğu muazzam yapı, duygusal/hissi uyarıların yanı sıra duyusal uyarıcılar tarafından da kendini ifade etmekte, varlığının devamı için giriştiği hayat mücadelesinde daha anne karnında 26 haftalık bir fetüsken ilk ağrıları hissetmektedir. İlk ağrı tecrübeleri olarak karşımıza çıkan bu nokta, birçok insanın hayatında derin etkiler bırakan onları her yönden etkileyen kompleks birer sürece dönüşmektedir. Ağrı günümüzde birçok kişinin temel şikâyetlerinin başında gelmektedir.
Ağrının bilimsel açıdan tanımlarına bakacak olursak;
Var olan veya olası doku hasarına eşlik eden veya bu hasar ile tanımlanabilen, hoşa gitmeyen duysal ve emosyonel deneyimdir.
Vücudun belli bir bölgesinden kaynaklanan, kuvvetli bir doku harabiyetine bağlı olan ya da olmayan, insanın geçmişte edindiği, subjektif, primitif protektif deneyimleri ile ilgili, sensoryal, hoş olmayan emosyonel bir duyum, davranış şeklidir.
Yukarıda ki tanımlardan hareketle ağrıyı açıklayacak olursak; ağrının temel özellikleri olarak karşımıza emosyonel yani, duygusal oluşu, sübjektif yani bireyden bireye farklılık gösterir. Primitif protektif derken, birincil koruyucu aynı zamanda öğrenilen ve tekrarlanması durumunda hatırlana bilir olan tecrübî yönüne işaret edilmektedir. Sensoryal oluşuyla duyulara ve duyumlara has oluşu vurgulanmaktadır. Toparlayacak olursak emosyonel ve sensoryal oluşum ağrıların duygusal duyumsal boyutlarının varlığıdır. Ağrı sonrasında, kişide davranışsal değişikliklere neden olacak bir algılama olayıdır. Bunun yanı sıra ağrıların fiziksel bir uyaranla beraber tecrübe edilerek ileride kullanılmak üzere yaşam için saklanır.
Ağrıların sosyo-psikolojik boyutuyla ilgili söylenenlere baktığımızda
Mc Caffery’e göre:
Ağrı, hastanın söylediği şeydir, eğer söylüyorsa vardır.
Albert Schweitzer göre: Ağrı, insanlık için zalim bir hükümdar hatta ölümden daha korkunçtur.
Ağrı kavramını tıbbi bir boyutta irdeleyecek olursak şu noktalara değinmemiz gerekir:
Ağrı, mekanizmalarına, başlama süresine veya kaynaklandığı bölgeye göre farklı şekillerde sınıflandırılır. Başlama süresine göre ağrıyı akut ve kronik olarak inceleyebiliriz. Akut ağrı genellikle bir travma ya da bir hastalıkla birlikte başlar. Vücutta anormal bir şeylerin olduğunu haber verir. Vücudumuzun alarm sistemi gibi bir görev üstlenmektedir. Kronik ağrı ise doku hasarından sonra oluşan, ayları aşan süreleri ile devamlılık gösteren, hasta tarafından ağrının yeri, karakteri ve zamanı ile ilgili yeterli bilgi verilemeyen, nedeni olan hastalığın ya da hasarın iyileşme sürecinin aşılmasına karşın devam eden ağrıdır. Kendi başına bir hastalıktır.
Sürekli ağrılar, iyileşme sürecini olumsuz etkiler, strese, anksiyete (kaygı) depresyona, genel fiziksel ve psiko-sosyal yetersizliklere sebep olur. Büyük oranlarda iş gücünün azalmasını ve ekonomik problemleri de beraberinde getirir.
Ağrı tedavisinde ilk adım ağrıya neden olan etkenin ortadan kaldırılmasıdır. Eğer var olan bir ağrı varsa bunun tedavisini yapmaktır. Bu doğrultu da tedavi amaçlı kullanılan çeşitli yöntemler vardır. Fizik tedavi yöntemleri de bunların içinde önemli bir yere sahiptir. Fizyoterapide amaç, başlangıçta saptanan disfonksiyonu düzeltmek, hastanın yaşam kalitesini artırmak, ağrıyı ve ilaç kullanımı azaltmak, hastanın ağrısını gidermede en etkili tedavi modelitesini belirlemektir.
En iyi tedavi ise ağrının hiç başlamamasını sağlayan ‘koruyucu’ yaklaşımlardır. Bunlar ergoterapi ( bireye uygun çevre düzenlemesi yapılması ), egzersiz reçetesi
(fizyoterapistin bireye özgü verdiği ) , fizyoterapistin hastayı dikkat etmesi(koruma, sakınma, yapılması yanlış olan hareketler ve doğrusu vb.) gereken şeylerle alakalı bilgilendirilmeleridir.
Sağlıklı mutlu ağrısız günler dileğimle…
Fzt.Abdullah Güdendede
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2010 Haber Bölge
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.