AŞURENİN TADINI YAŞATMAK
05 Kasım 2014 Çarşamba 21:07
Malumunuz bu ay Muharrem ayı, bu ayda Aşure yapımı doruk noktada olur. Ama nedense hanımlar eski hanımlar kadar Aşure yapmamaktadırlar. Bu işi resmi kurum ve kuruluşlarımız yaparak öncülük etmektedirler. Rahmetli anam koca bir kazanla yapar bir mahalleye dağıtırdı. Şimdi ise küçücük tencere içinde yapılıyor birkaç komşuya küçücük tasla ikram ediliyor. Eskiden Aşure için bu kadar çok çeşitte yoktu, ama eldekilerle yeterlice yapılırdı. Her ne ise istediğimiz kadar Aşure içemesek de ben bugün biraz bu ayın önemini sizlerle paylaşayım. Çünkü bu ayın sonuna kadar devam eden bir önemli gün.
Fahr-i Kainât Efendimiz s.a.v. şöyle buyuruyor:
“Ramazan ayı dışında tutulan orucun en faziletlisi, kendisine dua ettiğiniz Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farzların dışında namazın en faziletlisi, geceleri kılınan nafile namazlardır.” (Müslim)
Alimler, Efendimiz s.a.v.’in Muharrem ayını “Beytullah”, “Halilullah” gibi, Allah lafzına nispetle “şehrullah: Allah’ın ayı” olarak adlandırılması, onun ne kadar değerli ve faziletli olduğunun göstergesidir, demişlerdir.
Bir kişi Rasul-i Ekrem s.a.v.’e gelerek: “Ey Allah’ın Resulü! Ramazan ayı dışında oruç tutmam için bana bir ay söyle!” der. Efendimiz s.a.v. de; “Eğer ramazan dışında bir ay boyunca oruç tutacaksan, Muharremde tut. Çünkü o Allah’ın ayıdır. O ayda öyle bir gün vardır ki, Allah tövbe edenlerin tövbesini kabul eder.” buyurur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned)
Ebu Osman Nehdî rh.a. diyor ki: “Sahabiler şu üç on güne çok önem verirdi: Ramazan’ın son on günü, Zilhiccenin ilk on günü ve Muharremin ilk on günü.”
Efendimiz s.a.v. başka hadiste, “Ramazan ayından sonra oruçların en faziletlisi, Allah’ın ayı olan Aşure Arapçada aşere on, âşir onuncu demektir.
Halkımız onuncu gün mânasına gelen “âşir”i, aşure şeklinde telâffuz ederek Muharrem’in onuncu gününe aşure günü ismi vermiş, böylece tarihe de aşure günü olarak geçmiştir. Aşure Günü Hicri senenin ilk ayı olan Muharrem ayının onuncu günü. Muharrem ayı, Kur'an-ı kerimde kıymet verilen aylardan biridir. Aşure bu ayın en kıymetli günüdür. Allahü teala birçok duaları bugün kabul etmiştir. Hazret-i Adem'in tövbesinin kabulü, Nuh aleyhisselamın gemisinin tufandan kurtulması, Yunus aleyhisselamın balığın karnından çıkması Aşure günü olmuştur. İbrahim aleyhisselam Nemrud'un hazırlattığı ateşte o gün yanmadı. Aşure gününde İdris aleyhisselam diri olarak göğe çıkarıldı. Yakub aleyhisselam o gün hazret-i Yusuf'a kavuştu ve gözleri açıldı. Eyyub aleyhisselam hastalıktan iyi oldu. Hazret-i Musa Kızıldeniz'den geçti, Firavun ve askerleri Kızıldeniz'de boğuldular. İsa aleyhisselamın doğumu, Yahudilerin elinden kurtulup göğe çıkarılması hep Aşure günü olmuştur.
Nuh aleyhisselam tufandan sonra pişirdiği rivayet edilen aşure bugün de adet olarak devam etmektedir. Bunu ibadet olarak kabul etmek yanlıştır. Zira Muhammed aleyhisselam ve Eshab-ı kiram böyle yapmadı. Bunu ibadet sanmak bid'attir ve günahtır. Çünkü Muhammed aleyhisselamın yaptığı veya emrettiği şeyleri yapmak, ibadet olur. Din kitaplarının yazmadığı, İslam alimlerinin bildirmediği şeyleri yapmak sevap olmaz, günah olur.
Aşure günü oruç tutmak sünnettir.
Peygamber efendimiz buyurdu ki: "Bir kimse, Aşure günü oruç tutsa, Allahü teala ona bir şehid sevabı verir. Aşure günü oruçlu olan için, yedi gök ehlinin sevabını yazar. Aşure günü bir mü'mine iftar verene, ümmet-i Muhammed'in hepsine iftar vermiş gibi sevap yazılır. Aşure günü bir yetimin başını okşayana Allahü teala o yetimin başındaki kıllar kadar Cennet'te derece verir."
Yahudiler hazret-i Musa'nın Muharrem'in 10. günü hürriyetine kavuştuğuna inanırlar ve o gün oruç tutarlar. Bu sebeple Müslümanların onlara benzememek için Muharrem'in 9, 10, 11. günleri oruç tutmaları gerekir.
Şiiler, "Muharrem'in onuncu günü" hazret-i Hüseyni şehit edildiği için matem tutarlar. İslamiyet’te matem tutmak yoktur. Nitekim Resulullah'ın Taif'te mübarek ayaklarının kanadığı, Uhud'da mübarek dişlerinin kırıldığı, yüzlerinin kana bulandığı ve vefat ettikleri günlerde de matem tutulmaz.
Fahr-i Kainât Efendimiz s.a.v. şöyle buyuruyor:
“Ramazan ayı dışında tutulan orucun en faziletlisi, kendisine dua ettiğiniz Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farzların dışında namazın en faziletlisi, geceleri kılınan nafile namazlardır.” (Müslim)
Alimler, Efendimiz s.a.v.’in Muharrem ayını “Beytullah”, “Halilullah” gibi, Allah lafzına nispetle “şehrullah: Allah’ın ayı” olarak adlandırılması, onun ne kadar değerli ve faziletli olduğunun göstergesidir, demişlerdir.
Bir kişi Rasul-i Ekrem s.a.v.’e gelerek: “Ey Allah’ın Resulü! Ramazan ayı dışında oruç tutmam için bana bir ay söyle!” der. Efendimiz s.a.v. de; “Eğer ramazan dışında bir ay boyunca oruç tutacaksan, Muharremde tut. Çünkü o Allah’ın ayıdır. O ayda öyle bir gün vardır ki, Allah tövbe edenlerin tövbesini kabul eder.” buyurur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned)
Ebu Osman Nehdî rh.a. diyor ki: “Sahabiler şu üç on güne çok önem verirdi: Ramazan’ın son on günü, Zilhiccenin ilk on günü ve Muharremin ilk on günü.”
Efendimiz s.a.v. başka hadiste, “Ramazan ayından sonra oruçların en faziletlisi, Allah’ın ayı olan Aşure Arapçada aşere on, âşir onuncu demektir.
Halkımız onuncu gün mânasına gelen “âşir”i, aşure şeklinde telâffuz ederek Muharrem’in onuncu gününe aşure günü ismi vermiş, böylece tarihe de aşure günü olarak geçmiştir. Aşure Günü Hicri senenin ilk ayı olan Muharrem ayının onuncu günü. Muharrem ayı, Kur'an-ı kerimde kıymet verilen aylardan biridir. Aşure bu ayın en kıymetli günüdür. Allahü teala birçok duaları bugün kabul etmiştir. Hazret-i Adem'in tövbesinin kabulü, Nuh aleyhisselamın gemisinin tufandan kurtulması, Yunus aleyhisselamın balığın karnından çıkması Aşure günü olmuştur. İbrahim aleyhisselam Nemrud'un hazırlattığı ateşte o gün yanmadı. Aşure gününde İdris aleyhisselam diri olarak göğe çıkarıldı. Yakub aleyhisselam o gün hazret-i Yusuf'a kavuştu ve gözleri açıldı. Eyyub aleyhisselam hastalıktan iyi oldu. Hazret-i Musa Kızıldeniz'den geçti, Firavun ve askerleri Kızıldeniz'de boğuldular. İsa aleyhisselamın doğumu, Yahudilerin elinden kurtulup göğe çıkarılması hep Aşure günü olmuştur.
Nuh aleyhisselam tufandan sonra pişirdiği rivayet edilen aşure bugün de adet olarak devam etmektedir. Bunu ibadet olarak kabul etmek yanlıştır. Zira Muhammed aleyhisselam ve Eshab-ı kiram böyle yapmadı. Bunu ibadet sanmak bid'attir ve günahtır. Çünkü Muhammed aleyhisselamın yaptığı veya emrettiği şeyleri yapmak, ibadet olur. Din kitaplarının yazmadığı, İslam alimlerinin bildirmediği şeyleri yapmak sevap olmaz, günah olur.
Aşure günü oruç tutmak sünnettir.
Peygamber efendimiz buyurdu ki: "Bir kimse, Aşure günü oruç tutsa, Allahü teala ona bir şehid sevabı verir. Aşure günü oruçlu olan için, yedi gök ehlinin sevabını yazar. Aşure günü bir mü'mine iftar verene, ümmet-i Muhammed'in hepsine iftar vermiş gibi sevap yazılır. Aşure günü bir yetimin başını okşayana Allahü teala o yetimin başındaki kıllar kadar Cennet'te derece verir."
Yahudiler hazret-i Musa'nın Muharrem'in 10. günü hürriyetine kavuştuğuna inanırlar ve o gün oruç tutarlar. Bu sebeple Müslümanların onlara benzememek için Muharrem'in 9, 10, 11. günleri oruç tutmaları gerekir.
Şiiler, "Muharrem'in onuncu günü" hazret-i Hüseyni şehit edildiği için matem tutarlar. İslamiyet’te matem tutmak yoktur. Nitekim Resulullah'ın Taif'te mübarek ayaklarının kanadığı, Uhud'da mübarek dişlerinin kırıldığı, yüzlerinin kana bulandığı ve vefat ettikleri günlerde de matem tutulmaz.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2010 Haber Bölge
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.