22 Aralık 2024
  • İstanbul7°C
  • Ankara4°C

ESKİL'İN BOY MENSUBU ATÇEKEN YÖRÜKLERİ

Eskil'in boy mensubu Atçeken Yörükleri

Eskil'in boy mensubu Atçeken Yörükleri

11 Haziran 2013 Salı 15:33

Oğuzlar’ın Kınık boyunun Türkmen beylerinden Selçuk Bey’in (M.1010) ölümünden sonra yerine geçen oğlu Arslan Yabgu’nunGazneliler tarafından esir edilmesi üzerine, Selçuk Beyin büyük oğlundan torunu Alp-Aslan devletin başına geçti. Aslan Yabgu’nun oğlu Kutalmış, bunu kabul etmeyerek isyan etti. Yapılan savaşta Kutalmış yenilip savaş meydanında öldü. Bunun üzerine onun oğlu Kutalmış oğlu Süleyman, Salur ve Kınık boylarına mensup 50 bin çadır kadar halkı ile Anadolu’ya göçtü.

Kınık ve Salur boyunun bir parçası olan ve Kayı Boyuna mensup At-Çekenler (“Farsçası. Esb-Keşan” anlamı ise çok iyi cins at yetiştirdiklerinden devlete vergi yerine at vermeleridir) oymağı konar-göçer bir şekilde, koyun, at ve develeriyle beraber, çoğunluk olarak Orta Anadolu’da Konya, Aksaray, Niğde sancağı yöresinde bulunan Eski il, Turgut, Bayburt kazaları ve Koşhisar (Koçhisar) nahiyesine gelerek burada yine konar-göçer hayatı yaşamaya başlamışlardır. Bu arada Bizanslılarla savaşarak İznik kentine kadar çıktıkları ve burasını başkent yaptıkları, fakat bir süre sonra düşman saldırısı sonucu tekrar Orta Anadolu’ya dönüp, adıgeçen yörelere çekildikleri bilinmektedir.

Bunlar; önce etraflarındaki diğer Türkmen oymaklarıyla mücadele ederek, Anadolu Selçuklu Devleti’ni kurmuşlar, Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılışından sonra da, Karamanoğulları Beyliği’nin himayesinde ve onlara yardım ederek yaşamlarına devam etmişlerdir. Daha sonraları da aynı oymağa mensup Danişmentliler ve Çandaroğullarıile, bu oymakların benimsedikleri AHİ geleneği ve töresine göre, Anadolu’da tutunabilmek için mücadeleye başlamışlar, bu amaçla da yine aynı boylara mensup (ki Osmanlıların Kayı boyundan olduğu tartışmalıdır) Osmanlı Beyliği’ne yardım ederek, onun genişleyip devlet olmasında büyük görevler üstlenmişlerdir.

Fakat bu birliktelik Osman Gazi, Orhan Gazi, I. Murat, Yıldırım Bayezid dönemlerinde devam ettiği halde, Bundan sonra Karamanoğullarının kendilerini Anadolu Selçuklu Devleti’nin mirasçısı görüp, Osmanlı Tahtında hak iddia etmeleri ve onlarla savaşmaları sırasında, At-Çekenler oymağının Karamanoğulları yanında yer alması üzerine; Osmanlılarla araları açılmış, bilhassa II. Murat’tan sonra Fatih zamanında iyice belirginleşen bu durum, Osmanlılarla oymağımızı da karşı karşıya getirmiştir.

Fatih Sultan Mehmet’in 13 yaşında olarak Osmanlı Devleti başına geçmesinin sakıncalı olacağını, II. Murat’ın başta kalması gerektiğini telkin eden Çandarlı vezirlerinin bu tutumunu II. Mehmet (Fatih) hiç unutmamış ve ikinci kez Devletin başına geçmesiyle de bu anlaşmazlık durumu su yüzüne çıkmıştır. İstanbul’un fethi sırasında, Sadrazam Çandarlı Halil Paşa’nın ve Türkmen Yürük ailesinin ekseriyette olduğu (ki o zamana kadar devlet idaresinin ileri gelenleri ve askerlerinin çoğunluğu Türkmen soyundandı) devlet idareci ve kumandanları öldürülmek veya azledilmek suretiyle bu görevlerinden uzaklaştırılmışlardır. Yerlerine ise, devşirmelerden, diğer Türk boylarından (Kölemenler gibi) veya Müslüman olmayan milletlerden, Osmanlı idaresindeki gayrı-müslimlerden insanlar yerleştirilmiştir. Türkmen soyundan ve Oğuz boyundan olanlar ise ikinci plânda kalmıştır.

Osmanlı idaresince; Karamanoğulları ile yapılan savaşlar da bahane edilerek; Orta Anadolu’da bulunan At-Çekenler ve diğer Türkmen oymaklarını önce ortadan kaldırmak için fermanlar çıkarılmış, daha sonra bu tutumdan Türkmenleri çok seven ve onların yiğitlik, mertlik, dürüstlük, sadakat ve kahramanlığına hayran olan Sadrazam Mahmut Paşa’nın Fatih’e telkinleriyle de; bu ceza sürgün edilme şekline dönüştürülmüştür. Bunun sonucunda halkın bir kısmı Balkanlara-Rumeli’ye, bir kısmı İstanbul’a (ki bu göçten sonra buraya yerleştirilenlerin bulunduğu yer Aksaray adını almıştır ve bugün İstanbul'un Aksaray semtinin yerlileri Aksaraylıdır), Ege sahillerine, bazıları da Kıbrıs adasına sürülmüş, bir kısmı da İç-El’e, daha aşağılara kaçmışlardır. Türkmenlerin Velî Mahmut Paşa dedikleri, Sadrazam Mahmut Paşa’nın bu hoşgörüsünü ve yardımını istemeyen, Rum dönmesi Zagonos Paşa, Fatih’i paşaya karşı kışkırtmış ve onun öldürülmesine sebep olmuştur.

Bu göç ve yoketme girişimleri sonucunda, Turgut, Eski-İl, Bayburt ve civarında yaşayan (Aksaray, Koçhisar, Niğde, Karaman, Akşehir, Ereğli) bir kısım Türkmenler (ki bizimkiler de bunların arasındadır) yerlerinde kalabilmişler fakat yerleşim yerlerinden uzakta, dağlık ve kenar yörelere göçmüşlerdir (15. asır). Bu ilk göçüşte, At-Çekenler oymağınadahilBozulus ve Bozkırlı aşiretleri gibi bazı aşiretlerle birlikte bizim aşiret de Aksaray’ın Akdağ-Aladağ güzergâhında yarı göçer hayatı yaşamaya başlamışlardır. Daha sonra bu Türkmen oymakları Cem-Bayezid anlaşmazlığında, önce Cem’in tarafını tutup, Bayezit’e karşı cephe almışlarsa da, bunun başarıya ulaşamayacağını gördüklerinden, tekrar Osmanlılara katılmışlardır. Eskil (Eski-il kazası) bölgesinde yaşayan Türkmenler genel olarak Çepni ve Atçeken Türkmenlerinden oluşmaktadır.

Fatih Sultan Mehmed’in, İstanbul’un fethinden sonra, devlet idaresine; Memlukleri, (Oğuz Boyundan olmayan Türkmenler), devşirmeleri, ya da Müslüman olmuş, Osmanlıların takdirini kazanmış Oğuz dışı kişilerden idarecileri, vezir, Beylerbeyi veya kumandan olarak tayin etmesi, Türkmenleri büsbütün devletten soğutmuştu. Fakat geçen zaman içinde bu özbeöz Türkmenlerin idareden uzaklaştırılmasının bir çok mahzurları görülmüş, Kanunî Süleyman’dan itibaren, Oğuz Türkmenleri tekrar itibarlarını kazanmışlar ve idarede görev almaya başlamışlardır.

Fakat bu sırada; Yeniçerilerin zulmü, Osmanlı vergicilerinin baskısı, buna karşı ayaklanan Türkmen halklarının (Köroğlu, Dadaloğlu dönemleri), işi azıtıp, bazılarının köy basıp, eşkıyalık yapmaları (Celali İsyanları, Kalenderoğlu Ayaklanması), halkı katlanılmaz bir durumda bırakmış, Bunun sonucunda 17. yüzyılda bizim de dahil olduğumuz Bozulus ve Bozkırlı konar-göçer aşiretlerinin bazı kolları ile birlikte, diğer bazı aşiretler yurtlarını terketmek zorunda kalmışlardır.

Yalnız şunu unutmamak gerekir ki; Anadolu’da en saf kalan ve ırkını, kimliğini koruyabilen nadir oymaklardan birisi bizim oymaklardır. Çünkü Moğol istilâlarında ve diğer bütün dış etkilerin tesir ettiği olaylarda, iç kesimlerde ve dağlık yerlerde yaşadıkları için hiç etkilenmemişler, kimse ile karışmamışlar, başka oymaklardan kız alıp vermemişler, böylece kültür ve geleneklerini dillerini ve saflıklarını 1950’lilerdeki şehirlere göç yıllarına kadar korumuşlardır.

Konya bozkırları ve çevresinde yaşayan Tanrıdağı Türkmenlerine zamanla Atçeken denilmiştir. Atçeken ismi çok iyi ve cins atlar yetiştirdiklerinden dolayı verilmiştir. Büyük Selçuklu Devleti, Karamanoğulları Beyliği ordularında görev almışlardır. Selçuklu ve Osmanlı ordularına at yetiştirmişlerdir. Konya'nın fethi ile Konya bozkırlarına yerleşen ilk Türk Yörükleridir. Çoğunlukla Konya bozkırlarında konar-göçer yaşam sürdürmekteydiler.

Kesin olarak Kayı boyundan olsalarda Atçeken aşiretlerine zamanla bir çok cemaat ve boy dahil olmuştur.

Atçekenler’in yaşadıkları coğrafya genel olarak, doğu-batı doğrultusunda Aksaray - Akşehir, kuzey-güney doğrultusunda Ankara - Konya - Karaman arasında kalan Konya ovası, diğer bir ifade ile Konya bozkırları ve çevresidir. Bir kısmı Osmanlı İmparatorluğu döneminde Balkanlar'a iskân edilmiştir.

Osmanlının, Anadolu’dahâkimiyetini engelleyen Karaman Beyliğinin ordu gücünü oluşturup ayakta kalmasını sağlamışlar ve Osmanlının himayesini kabullenmeleriyle Karaman Beyliğinin Osmanlı himayesine girmesinde rol oynamışlardır.
O dönemlerde Karamanoğlu Beyliğini oluşturan 5 temel büyük aşiret vardı. Atçekenler yani Tanrıdağı Türkmenleride bunlardan birisiydi merkez olarak Konya bozkırlarının kuzeyinde bulunuyorlardı. Fatih Sultan Mehmet'in Karamanoğlu Beyliği üzerine yaptığı sefer sırasında surların önüne kadar gelen Osmanlı ordusunu gören Karamanlılar Konya içlerine girdiler ve surları kapattılar. Bütün tarım ürünleri ise dışarıda kalmıştı. Osmanlı askerleri Sultan'dan aldıkları izinle Konya surlarına yaklaştılar ve dışarda kalan tarım ürünlerinden satmalarını istediler. Osmanlıların yağma yerine bu hoşgörülü davranışından etkilenen halk surları Osmanlı'ya açtı ve Osmanlı safına geçti. Önceleri Osmanlıyı devşirme askerlerle Türk ve Müslüman topraklara girdikleri için çok eleştiren bu aşiret Konya'nın tamamen Osmanlı egemenliğine girmesine neden olmuştur. Fatih Sultan Mehmet tarafından Atçeken statüsü verilen bu aşiret Osmanlı İmparatorluğuna vergi yerine yetiştirdikleri atlardan vermişlerdir.

Karamanoğlu Beyliği ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde her türlü vergiden muaf tutulmuşlardır hatta Cumhuriyet dönemine kadar vergi toplamışlardır. Bu hanedan ordunun ihtiyacı olan atları yetiştirirdi.

Bir rivayete göre ise Atçeken ismi bu yörüklere şu şekilde veriliyor; Tanrıdağı Türkmenlerinin başında İshak Bey vardı. Yavuz Sultan Selim Mısır Seferine giderken İshak Bey'in otağına gider. İshak Bey Yavuz Sultan Selime gereken izzet ve ikramda bulunur. Yavuz Sultan Selim: “ İshak Bey, seninle bir at yarışı yapalım” diyor. Yarışa başlıyorlar, İshak Bey'in atı padişahın atını geçmek istiyor. İshak Bey Padişaha karşı ayıp olmasın diye atın dizginlerini çekiyor. Bunu gören Yavuz Sultan Selim; “İshak Bey ne yapıyorsun atı serbest bırak diyor.” Bu destur üzerine İshak Bey atın gemini serbest bırakıyor ve padişahın atını geçerek yarışı kazanıyor. Otağa tekrar dönüldüğünde İshak bey seyisine gizlice padişahın eğerini al, benim atın sırtına vur” diyor. İzzet-i ikramdan sonra padişah sefere devam edecekken kendi eğerinin İshak Bey'in atının üzerinde olduğunu görüyor. “ Bu nice haldir İshak Bey ?” diye soruyor. Bunun üzerine İshak Bey; “Bir at değil mi padişahım, kabul buyurursanız benim size hediyem olsun ” der. Yavuz Sultan Selim de” Bundan sonra sizin adınız Atçeken Beyleri olsun” der. Atçeken Beyleri, Cumhuriyetin kuruluşuna kadar bulundukları bölgedeki vergileri devlet adına tahsil etmişlerdir.

İslam dinine ve Türk milliyetçiliğine aşırı bağlıdırlar. Tarımdan çok hayvancılıkla ilgilendikleri ve Konya bozkırlarında konar-göçer oldukları için Konya'ya getirilen eker-biçer kişiler nedeniyle topraklarının azalması ile ihtilafa düşmüşler ve bir kısmı Osmanlı İmparatorluğu tarafından Avrupa'ya birçok kez iskân edilmişlerdir.
II.Mahmut döneminde vergi vermeme hakları kaldırılmak istendiysede başarılı olunamamıştır bu nedenle bir çok kez Balkanlar'a iskan edilmişlerdir.



Osman SAĞLAM Sosyal Bilgiler Öğretmeni Bursa

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.