Türkiye’de yaşanan Gezi olaylarına benze olaylar Mısırda da yaşandı. Ancak Türkiye de başarılı olamayan senaryolar Mısırda başarıya ulaştı.
Cümle alem ülkemizde gördü ki, geçmişte ülkemizde yaşanan darbe hesaplarını iyi bile ülke insanları bunu kabul etmedi. Demokratik yollarla iktidar olamayanlar ne zaman bir aksaklık görse inlerinden çıkıp meydanlara koşarak zorla iktidar olmanın hesaplarını yapıyorlar. İhtilallar de tecrübeli olan ülkemizin insanları artık buna geçit vermiyor.
Dün Mısır da yaşanan darbe ile ülkemizde yaşanan bu çığırtkanlığı kıyaslayan bir yazıyı kaleme alacaktım. Gazetelere göz atarken Akşam Gazetesi yazarı Mehmet Ocaktan’ın benzer yazısını okudum. Bugün o yazıyı yazmaktan vazgeçip bu yazıyı sizlerle paylaşmak istedim. İsterseniz bu yazıyı sizlerle tekrar paylaşayım, takdir sizlerin.
“Mısır’da cuntacıların demokrasiyi hançerlemeleri, Türkiye’de kendilerini liberal ya da sol olarak tanımlayan ama özünde hep darbe virüsü taşıyan kesimlerin gerçek yüzlerini bir kez daha bütün çıplaklığıyla ortaya koydu.
Yıllardır köşelerine sinmiş bekliyorlardı. AK Parti’nin üç genel seçimi arka arkaya zaferle kazanması, iki yerel seçimden başarıyla çıkması ve 12 Eylül 2010 referandumuyla “eski Türkiye” defterini kapatması, arasıra demokratmış gibi yapıp demokrasiyi kirleten çakma liberallerin ve solun kolunu kanadını kırmıştı.
Aslında, Türkiye’de halkın demokrasiye sahip çıkmasından çok mustariptiler, çok mutsuzdular. Bir fırsatını bulsalar, saklandıkları deliklerinden çıkıp demokrasiyi taşlamak için hazırdılar.
Nitekim, 2008’de AK Parti’ye kapatma davası açıldığında hemen sapanlarını yağlayıp delikten kafalarını çıkarmakta gecikmediler. Ancak 2010 referandumunda yedikleri vurgun yüzünden cephe gerisine çekilmek zorunda kaldılar.
Sonra, Gezi Parkı eylemleriyle kirli iştahları yeniden kabardı. Gençleri kullanarak, onların duyarlılıklarını kirletmekten bile çekinmediler. Tam arayıp da bulamadıkları bir fırsattı. İşte dediler, şimdi Tayyip Erdoğan’ı sandığa ihtiyaç duymadan götürmenin tam zamanı...
Erdoğan’la servetlerine servet katan ‘şişman lobi’ tam da şimdi Erdoğan’ı arkadan hançerlemek için kuyruğa girmişken, Avrupa sırtlarını kaşırken ve de küresel medya bütün hınzırlığını ortaya dökmüşken bu iş bitmeliydi. Yoksa, bir kez daha sandığın lanetineuğramayı kaldıramazlardı...
Ama olmadı, Taksim’de demokrasi taşlayan azgın azınlığa ülkenin büyük sessiz yığınları prim vermedi. Büyük kentlerin meydanlarını yakıp yıkanların, tencere gürültüsüyle milleti korkutanların üzerinde sadece ‘vandalizm’ etiketi kaldı.
Ama halk iradesini taşlamaktan hiç vazgeçmediler. İşte şimdi de “cuntacı Sisi”nin eteklerine tutundular. Günlerdir, Mısır’ı Türkiye’ye, Mursi’yi Tayyip Erdoğan’a benzeten pis senaryolar yazarak darbe yalakalığı yapıyorlar.
Demokrasiden o kadar nefret ediyorlar ki, hiç sıkılmadan Tahrir’de açık darbe çağrısı yapanları öve öve bitiremiyorlar: “Tahrir, şimdi ‘özgürlüğe’ yeniden göz kırpıyor.”, “Tahrir’e baktıkça Taksim’i gördüm? Taksim’e baktıkça ülkemi gördüm…”
Tahrir’den ne çıktı onu da gördünüz mü?
Tahrir’e bakarken Taksim’i görmüştünüz, Tahrir’in çağırdığı tanklar şimdi Mısır halkını katlediyor onu da gördünüz mü? Sahi siz, Taksim’de de aynen böyle hayaller kuruyordunuz… ‘Kent merkezleri yakılıp yıkılsın ama yeter ki Tayyip Erdoğan gitsin.’
Eminim şimdi Sisi, Mısır halkını katlederken çok mutlusunuzdur. Dindarların demokrasiye sahip çıkmasından, standartlarını yükseltmesinden hiç hazzetmediniz ama her zaman olduğu gibi darbecilerle birbirinize pek yakıştınız.
1960’ta cuntacılar, Başbakan Adnan Menderes ve iki bakanını asarken de aynı mutluluğu duymuştunuz. 12 Eylül darbesine karşıymış gibi yapıp, postal yalamaya devam etmiştiniz. 28 Şubat’ta ise doğrudan emir-komuta zinciri içinde yer alarak darbenin ortağı oldunuz.
Biliyorum, AK Parti iktidarı ‘vesayet sistemi’ni bitirdiği için çok mutsuzsunuz. İşte size yeni bir fırsat, gidin Mısır’a ve çok özlediğiniz postal yalama işine orada devam edin. Sisi size hayırlı olsun!”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.